25 Eylül 2012 Salı

saklı diyar (kısa hikaye)



bir zamanlar bir yerde kimsenin sırrını çözemediği ilginç bir diyar varmış.. uzun kalın duvarlarla çevrili bir bölgede kurulu bu diyar hakkında
çevresindeki insanlar çeşitli efsaneler uydururmuş.. kimse içeriye giremezmiş.. Koca kapısının önünde gözü pek askerler hiçkimseyi içeri sokmaz
saklı diyarı çevreleyen surların tepesindeki nöbetçi kulubelerindeki askerler gece gündüz nöbetlerine devam ederlermiş..
Zaten çoğu insan içeri girmeye teşebbüs bile etmezmiş.. Teşebbüs eden bir kaç kişiye ise asıl kapılar açılmaz sadece surların çevresi gezdirilirmiş..
Bu saklı diyarı çevreleyen duvarlara askerler, içeri hakkında insanlar fikir sahibi olsunlar diye resimler çizmeye başlamış..
Çiçek resimleri, koşar oynarken gülüşen minik çocuk resimleri, gökkuşağından daha renkli bahar bahçeleri falan derken dışardaki insanlar içeri hakkında
fikir sahibi olmaya başlamış.. İnsanların bilinçaltında o saklı diyar gayet güzel gayet iyi bi yer olarak kalmış hatta insanlar o resimlere bakar
içleri huzurla dolarmış..

fakat zaman zaman geceleri saklı diyardan bağrışlar çığrışlar feryatlar silah sesleri gelirmiş.. Yürek yakan acı inlemeler ve şiddetli çatışma sesleri duyulurmuş.. hatta bazen bu saklı diyarda çatışmalar
alevlenmiş ve dış dünyaya bomba kalıntıları düşmeye kol bacak yağmaya başlamış.
çevredeki insanlar hemen bölgeyi terketmişler.. anlam verememişler ve korkmuşlar.. sonra saklı diyarın tam merkezine bir direk dikilmiş ve bu direkten surlara siyah perdeler çekilmiş ve saklı diyarın gökyüzü ile
olan bağlantısı da kesilmiş.. perde sayesinde içerdeki bağrış çığrışlar çatışma sesleri feryatlar dışarı yansımıyormuş artık..

saklı diyarın komutanı yani bütün bu şeyleri yapan kişi güçsüz zayıf uzun boylu sürekli sigara içen biriymiş.. arada surlarla kaplı saklı diyarın ana kapısından çıkıp dışarı bakıyor sonra saklı diyara bakıp nöbetçileri
tembihleyip geri içeri giriyormuş..
içerde çok kanlı bir savaş varmış..  acılar denen çete, guruplar halinde saklı diyarda hüküm sürüyormuş.. umut denen fakir insanları zalimce katlediyorlarmış hayal denen küçük çocukların kafası kesiliyormuş..
saklı diyarın komutanı ilk zamanlar bu çatışmalarla başa çıkabiliyormul güçlü bir ordusu varmış.. umut denen vatandaşlarını koruyabiliyormuş.. sonra kader denen çete lideri müfrezesini kurmuş.. güçlendikçe güçlenmişler
sonra çatışmalar aşırı kanlı iğrenç bi boyut almış.. komutan askerlere çatışmaları boşvermelerini ve dış dünyayla diyarın arasına duvar kurulmasını emretmiş.. hiçbir komutan yenilgisini dünyaya göstermek istemezmiş..
zayıflığını içerdeki hüsranı kargaşayı dış dünyadan saklamak güçlü gözükmek istemiş duvarları kurdurarak..

neyse denildiği gibi  çatışmalar son zamanlar iyice artmış.. asker yetmezliğinden surların tepesine asker yerine asker kıyafetli korkuluklar dikilmeye başlamış komutan.. komutanın artık çaresi kalmamış..  fakat yine de
kapıları açmıyormuş.. çatışmalar yine bir gece amansızca sürerken saklı diyarın tepesinde bir uçak belirmiş.. kanadından dumanlar çıkıyormuş ve gittikçe alçalıyormuş.. askerler durumu komutana bildirmiş.. komutan nöbetçi
kulubesinin birine çıkmış ve üzerlerine gelen uçağı seyire başlamış.. askerler komutana emir halinde uçağı düşürebileceklerini bildirmiş.. komutan askerlerine durun demiş ve uçak gürültülü bir şekilde saklı diyara
tam tepesinden giriş yapmış.. komutan uçağın enkazına gitmiş ve uçağın pilotunu dışarı çıkarmışlar.. güzel genç bir kızmış uçağın pilotu.. komutan çatışmaların içinden kız ile birlikte korunaklı yere geçmiş..
çatışmalar hala sürüyormuş..

kız sonra kendine gelmiş.. komutan ile sohbet etmeye başlamışlar..
kız neredeyim ben demiş.. komutan saklı diyar demiş..
komutan bütün herşeyi o gece anlatmış.. sabah duvarları gezdirmiş.. gece çatışmalara birlikte şahit olmuşlar.. komutan kıza demiş ki saklı diyara dış dünyadan giren ilk kişi sensin.. ve saklı diyarın efsanesini anlatmış..
bir kişinin geleceğinden bahsetmiş.. ona saklı diyarın gizli odalarını gezdirmiş.. saklı sandığındaki resimlerle olan benzerliği göstermiş.. kızın gelmesiyle birlikte çatışmalardan sağ çıkabilmiş yaralı umut denen insanların
nasıl iyileştiğini göstermiş.. çatışmalar gün geçtikçe yavaşlamış.. askerler güçlenmiş çetelere karşı üstün gelmeye başlamış..

saklı diyarda herşey yolunda gitmeye başlamış kızın gelişiyle.. komutan kıza efsanelerdeki kişinin kendisi oldugunu saklı diyarı kurtaracak kişinin kendisi oldugunu söylemiş..  kız bu sorumluluğu alamayacağını söylemiş

gizli gizli uçağını tamir etmeye çalışmış.. komutan kızın uçağı tamir edişini o gece izlemiş.. askerlerine o gece emir vermiş ve kızın gidişiyle birlikte son kalan umutları da acılara bırakmadan yoketmelerini emretmiş..


23 Eylül 2012 Pazar

yazılmamış bir mektup


Nerden başlasam ne desem bilemiyorum.. Artık sana söyleyebileceğim cümlelerim bile tükendi..
Aslında yapmamız gereken tek şey susup hiçbirşey konuşmadan sadece bakışmak.. Biz susmalıyız ve gözlerimiz konuşmalı.. Açık seçik tertemiz..ama acı ki böyle bi imkan yok.. ve ben biraz daha bokun içinde çırpınmak debelenmek istiyorum.. Artık batmamın ya da çıkmamın hiç bi önemi yok benim için..
Elimden tutar mısın artık emin değilim.. Yanlızlığının getirdirdiği acılara ilk zamanlar ağlıyordum, dayanamıyordum.. İntiharı düşünüyordum ama bu imkansızdı.. Çünkü senden emin değildim sana bu acıyı yaşatmak isteyemezdim..Hayatımda tek sorunum sen mişsin, buna sen sebep olmuşsun gibi düşünebilirdin..  Sen sadece son darbeyi koydun bana.. Tek umudumu söndürdün.. Tek umudum sensin bunu biliyosun.. Şuan hayatta olmamın en büyük sebebi hala sensin.. Yaşıyor oldugunu bilmek beni yaşatıyo çok acı.. Ne yaptığını ne düşündüğünü ne yapacağını bilmeden.. Sadece nefes aldığını bilerek yaşıyorum.. Ne yaptığın beni sevdiğin sevmediğin kafandaki planların hedeflerin hayatına benden sonra girecek insanlar hiç umrumda değil.. Neyse i İyi ki de intihar etmemişim.. Ben o eski günlerdeki seni hayalimde yaşatıp anılara geri dönüş yaparak yaşıyorum.. Sevgiye olan açlığımı anıları ısıtıp ısıtıp yiyerek gideriyorum.. Eski tadı yok tabi.. Ama inan yetiyolar ve bir ömür yetecekler..  Sana dediğim gibi.. İçimdeki iyimser ile kötümser gidişinle beraber delicesine kavga ediyor.. Bazen birisini dinliyorum bazen birisini.. Aklım karmakarışık.. Ölseydim hayata devam edeceğini düşünmek hem acı veriyor hem de mutluluk..  O gece ölseydim şuan yaklaşık 3 hafta olacaktı ve sen yine bu gece uyuyo olacaktın.. Ruhum yanında olurdu belki sen uyurken burnuna bi öpücük kondururdu.. .. Neyse

Hayat sensiz anlamsız.. Ama anlama gerek yok hayatım zaten anlamsızdı.. Sen anlamlandırdın ve gittin.. Alıştığım şey bu..

Geceler sensiz bomboş.. Ama doluluğa gerek yok.. Hayatım zaten bomboştu.. Sen doldurdun bi boşluğu ve o boşluk sen gittim sansan da dopdolu ve hep öyle kalacak. Seni sevmem için sana ihtiyacım yok.. Biliyosun yıllarca hayalini sevdim ben.. Artık en azından fotograflar var.. Bazen hastalıklı beynimin aşırı gerçekçi detaylı kusursuz kurdugu hayallerle karıştırmaya başladığım, acaba ben bunları cidden yaşadım mı yoksa o hiç yoktu ve ben hastalığı ilerlettim mi ? diye sordugum anılarım var..

En azından yüzünü biliyorum.. En azından sesini biliyorum ismini biliyorum.. En azından senle gülüştük.. En azından birbirimize seni seviyorum dedik.. Hayaller kurduk en önemlisi.. Bunlar bile yeter bana..
O yaşadığım mutluluğun daha fazlası belki haramdı bana belki de haketmiyordum..

El içim, aynadaki yüzüm, neyse...

Hikayemiz hala beni etkiliyo.. Hala işin içinden çıkamadım.. İlk günden beri düşünüyorum ama çıkamadım..
Ayrı yerlerde aynı şeyleri hissetmiş acı çekmiş yanlız kalmış üzülmüş ağlamış ölmek istemiş birbirini aramış iki insan ve üstüne üstlük 100.000 insanda bir görülen çizgiye sahip iki kişi.. Bir elmanın iki yarısı gibi sağ ve sol ellerde.. el ele tutuşmak için yaratılmış ve kodlanmış iki el.. Yıllarca birbirini aramış iki kalp ve bulduklarında birbirlerinden emin olsunlar diye gönderilen işaretler.. ve bu işaretleri benim bilmem.. keşke sen de ben gibi hayal etseydin beni.. Ben hayatın koşuşturmacasına giremediğimden hep seni düşündüm.. sana çok kafa yordum yıllarca, sana suç bulmuyorum asla beni düşünseydin diye...

Beni bilirsin hayalperestim.. Pis duvara attığım pembe boyaya odaklanarak yaşıyorum.. Altındaki lekeleri görmemeye çalışıyorum.. Kendime yarattığım dünya ve sakladığım gerçekler ile mutlu oluyorum..

Toparlamam gerekirse toparlamıyorum.. Dağınık kalsın herşey.. Beni anlayacaksın umarım.. Hissediyorsun beni.. Gerçekleri görüyosun.. İçindeki sevgiyi küçültmeye bastırmaya çalışıyosun.. Yapamazsın uğraşma..
Ben seni tertemiz sevdim.. Ne yaptıysam sana olan sevgimden yaptım.. İlk akşımdın ilk aşkımsın..Tek olacaksın.. Bunu biliyosun..