12 Şubat 2015 Perşembe

Keşke



Keşke diyorum bazen..
Bedenimin koşuşturmacasından ruhumu sıyırabildiğim bir gecede,
Ya da bir çakmak ateşiyle dumana karışmış anlamsız bir akşamüstü karartısında..
Uykulu gözlerle buğulu hayal meyal görebildiğim kendimi, dakikalarca izlediğim bir sabah,
Ya da bir öğlen yağmurunda gözümü kapkara bulutlara dikip içimde şimşeklerin çakışını izlerken..

Keşke diyorum işte o zamanlarda..

Yolun bitmediği vakitin geçmediği uzun yolculuklarda..
Yürüdüğüm yolu uzattığım sokak sokak öylesine yürüdüğüm,
Yanımdan geçenlere donuk duygusuz ölü bakışlar attığım anlarda..
Ve bazı geceler ne uyumak ne de uyanmak için bir sebebim olmadığında..

Keşke diyorum..

Keşke..

Keşke aklının koridorlarında her dakika koşar adım yürüyen
büyük ayak sesleriyle ilerleyip duran o erkeklerden olabilseydim..
Keşke gülüşüm masum bir meleğin yüzünden düşmeseydi
Bütün günahlardan bir çelenk misali, sinsi bir şeytanın dudaklarına benzeseydi..


Keşke ruhum bu kadar susmasaydı.. Ellerini tutmak isterken utanmasaydı..
Cüretkar olabilseydim keşke ve deli cesaretimi daha önceden dinleseydim..
İçimdeki sesi dinlemek yerine kulağıma fısıldanan sesi dinleseydim..

Keşke gündelik zevklerle tatmin olabilmeyi kendime öğretebilseydim.
Kendi kendimi bir odaya kapatıp üstüme kilit vuracak kadar yalnız bırakılmasaydım.
Geceler düşünmemi çağrıştırmasaydı ve
Minik bir masum fısıltıyı duyabilmek için hayatımdaki tüm boş sesleri susturmasaydım.


Yapayalnız ve bomboş kaldım işte.
Hasta yatağımdan çok eski zamanları düşlüyorum sağ gezdiğim günleri .
Kaçırdığım son otobüsün ardından gecenin karanlığında kalakalmış bir yolcu misali
Gidecek hiçbir yeri olmayan bir meczubum.
Yolcu yolunda gerek fakat zaman geçiyor, ben ise bekliyorum ..
Gelmeyecek bir otobüsü bekliyorum..

Ve hiçbirşeyi ciddiye almayışım bundan belki..
Satranç tahtasında en sağlam taşını kaybeden bir oyuncu
Raporlarına bakılıp ömrüne süre biçilen iflahsız bir hastayım..
Hiçbirşeyin önemi yok yıllardır bundan..
Ne uyumanın ne uyanmanın,

Kaybettim..
Hiçbirşey kazanamadan, herşeyimi kaybettim..
Sadece hayallerim umutlarım beklentilerim kaldı..
Boş, anlamsız ve bana dahi saçma gelen hayallerim..

Keşke ya keşke..
Keşke demek için çok geç artık..
Dilimin ucunda öylesine söylediğim
İçtenliğimle ve samimiyetimle arzu etmediğim şeylerin önüne taktığım kuru söylenişi çok çabuk manasız bir cümle:
Keşke..

10 Şubat 2015 Salı

Merhaba Defter..

                                                                                                                                                        (07.02.2015)



Ömrümden giden sıradan bir gün gibi geçip gitti bu gün de. Gerçek acılardan , unuttuğum tozlanmış eski dertlerimin tazelendiği o ürkünç anlardan uzak, hayatın ne kadar saçma ve boş; bir o kadar da acımasız ve kötü olduğunu tekrar bilmem kaçıncı kez idrak etmekten uzak, sakin sıradan öylesine bir gün..

Kahvaltıdan sonra her zamanki gibi midem yandı ve ben de her zamanki gibi buna aldırış etmeden birkaç sigara içtim. Belki birkaç dakika insanlardan ne kadar uzakta olduğumu düşündüm bunun ardından, bilemiyorum. Belki karanlık geleceğimi belki simsiyah geçmişimi de düşündüm ardından. Ardarda giden birbirine bağlı tren vagonları gibi bu. Beni üzen aldatan insanların ben bunları düşünürken ne yaptıklarını merak ettim belki..

Yine çaresizce bir çıkış yolu aradım ve yine sessizce düşünüp bulamadım ve bir sigara da buna yaktım, kim bilir. Pencereye çıkıp mavi gökyüzünü turlayan özgür beyaz bulutçuklara göz gezdirirken hayatta olduğumu farkedip önceki günler gibi yine birşeyler başarabileceğime inandırdım tekrar kendimi belki. İçimden "Bir silkinsem kendime gelebilir, herşeyi düzeltebilirim. Ben neler atlattım kendi içimde. Bütün bunlar gibi içimde dönüp duran kaç kederli hissi boğdum da ölmedim. Bunları da atlatırım." diye yineledim mi hatırlayamıyorum ama eğer içimden bu cümleler geçmişse kesinlikle yüzümde aptal gereksiz ve acınası bir gülümseme doğmuştur o an, buna eminim.

Sonra... Sonra ne mi yaptım. Bütün bunlardan birkaç saat sonra bunlar hiç zihnimden geçmemiş gibi davrandım. Bunları hayatının hiçbir döneminde zihninden geçirmemiş ve geçirme potansiyeli bulunmayan sıradan basit mutlu düz insanlar gibi davrandım kendime.Televizyon açtım izledim. Aklımı geçmişimde ya da geleceğimde; hayallerde ya da anılarda gezindirmek yerine bir bulmacanın boş kutucuklarında gezindirdim bir süre. Müzik dinledim ve ritim tuttum kaygısızca. Mutsuzluğumu unutup. Acılarımı sanki her gün tekrardan hatırlatmıyormuş gibi kendime.