4 Eylül 2019 Çarşamba

Neşter

Sonbaharın iyiden iyiye hissedilmeye başladığı şu günlerde soğuk bir gece daha atlatılmıştı. İsteksiz, bitkin doğan güneş, önceki gün kaldığı yerden devam edip yine etrafa saçılacak gece şerrini usul usul topluyor, ağır bir ceset misali, hastane bahçesinin ortasından kaldırmaya çalışıyordu.
Sabahın olmasıyla çalışanlarının gelip kepenklerini kaldırarak hayata döndürdüğü bahçe kafeteryası, geceyi kafeteryanın karanlığa gömülü bahçesinde boş masalarda uyuklayarak geçirmiş yorgun hasta yakınları tarafından pek hoş karşılanmamış gibiydi. Yeni kaynayan çay kazanının içerdeki ayazı zorbela kıran buharının ardında tezgâhı dolduran görevliyi izleyen gözlerde, vefasız bir dosta, iyi gün arkadaşına atılan sitemkâr bakışların kıvılcımları seziliyordu. Birkaç köpek de geziniyordu bahçede; sıcak, taze poğaça simitlerin kokusunun peşine düşüp mağrur, dilenen gözlerle insanların yüz hatlarında, mimiklerinde, gözbebeklerinin ardında birkaç parça lokma umuduyla vicdana merhamete şefkate dair bir şeyler bulmak için aranıp duruyordu.