10 Kasım 2012 Cumartesi

bazen olup bitenler o kadar ağır gelir ki







bazen olup bitenler o kadar ağır gelir ki, göğüs kafesine binlerce fil ağırlığında bir yük oturur. anlatmak istersin, yapamazsın. yazarsın silersin. o acıyı anlatacak kelimeleri toparlayamaz yazamazsın, sonra da oturur bi sigara yakarsın. gözün yine yaşlanır. günlerdir, belki de haftalardır ağlamadığını fark edersin. ağlayamadığını. öyle zorlar ki bu acı seni. hani, bazen kurtulmak için ne olursa olsun yaparım dersin ya, o raddeye getirir. sonra kurtulamayacağını fark edersin.


alışmaya başlarsın. “olmalı” kelimesi yerini “olduğu kadar” tamlamasına bırakır. çünkü artık olduğu kadar yaşamaya başlarsın. olduğun kadar mutlusun, olduğun kadar yaşıyorsun. aslında ne mutlusun, ne de yaşıyorsun. sadece nefes alıyorsun, ah evet, biyolojik olarak buna yaşamak deniyor. ama işte yaşamıyorsun. içinde taşıdığın şey ölü bir ruh, o bedeni öylesine çok yoruyor ki. o beden artık dayanamıyor. akıl almaz acılar çekiyor. zor oluyor işte.


alıştıkça n’oluyor peki, sadece çektiğin acıdan rahatsız olmamaya başlıyorsun, o acı senin bir parçan oluyor. o acıya öyle çok alışıyorsun ki, artık canını yakmıyor, sadece yaşadığını hissettiriyor. yaşadığını sadece göğüs kafesindeki filler hissettiriyor. kurtulmak istiyorsun. biri elini tutsun istiyorsun artık.


çünkü sen çok yoruldun. çünkü artık dayanacak gücün yok. çünkü tek başına yapamıyorsun. biri gelmeli ve elini tutmalı. sonuna kadar. ancak o zaman yeniden ayağa kalkabilirsin. o zaman yeni bir sayfa açmak yerine, o defteri yırtıp, bir yenisine geçebilirsin.

26 Ekim 2012 Cuma

sembollerle dolu satırlar

 Raflarda dizili duran votka viski tekila rom cin ve diğer envai çeşit içki şişeleri.. itiraf etmeliyim çok hoş duruyorlar.. ağır ağır çalan şarkı bi yerlerden kulağıma tanıdık geliyor.. etrafıma bakıyorum.. insanlar..
bazıları koyu bir sohbet içinde, bazıları sessiz.. bazıları birlikte, bazıları yanlız, bazılarının yüzü yaşanmışlıklara dolu dolu öfke kusuyor, bazılarının ise yüzünde güller açıyor..

eskimiş boyası solmuş ceketimin iç cebine elimi atıyor paketi arıyorum..bir dal çıkarıyorum.. ağzıma koyuyorum.. Sigara pakedini tekrar cebime atıp çakmağı aramaya koyulacak ve baktığım son cepte bulacakken bir ışık önümde patlayıveriyor.. Gözlerimi cebimden alıp dibimdeki ateşe dönüyorum.. Dibimde yanan çakmaktan yakan kişiyi göremiyorum.. '' Bundan yak '' diyor yumuşak bir ses.. İçi yaşam sevinci dolu.. Sanki ihtiyacım olan tüm sevinçlerden bir bukle gibi..

Sigaramı uzatıyorum ve o pamuk ellerdeki çakmakla sigaramı ateşliyorum.. Bir duman alıp ''sen de kimsin?'' diyorum.. Ciğerlerimde duman varken konuşmaya bayılıyorum.. Ağzımdan mutsuzluk saçıyorum adeta Çakmak hala yanılı..Çakmağı kendine çekiyorsun ve seni görüyorum.. Ağzındaki sigaranı yakıyorsun.. Bakışıyoruz.. ''Sana eşlik ediyim bari'' diyor şımarıkça gülümsüyorsun..

------------------------

''Nerede kaldın'' diyorum.. ''İşlerim vardı'' diyorsun..
''Seni beklerken çok yoruldum'' diyorum.. ''Ben de sana gelirken yoruldum'' diyorsun
''Az daha gelmeseydin kalkıp bir çırpıda herşeyi bitirecektim.. Yarım biramı bırakıp hesabımı kesecektim gidecektim '' diyorum ''Bunu bildiğim için buradayım'' diyorsun..

----------------------------------


Sana da bir bira söylüyorum.. Beraber kadeh tokuşturuyoruz.. Belki bir iki saattir konuşuyoruz tanışıyoruz ama yıllardır birlikteymişiz gibiyiz.. Bu hiç tatmadığım bir duygu..
-Yorgundum ama bunun bi önemi yok..
-Dertliydim ama şimdi mutluyum..
Senle her kötü cümlemin sonuna bir ama koyabiliyorum.. Bu hissi sana anlatamıyorum.. Umarım hissediyorsundur..

------------------

Biralar bitiyor bar kapanmaya yüz tutmuş.. İçimde kötü hisler var.. Sanki birazdan yanımdan kalkacaksın gibi.. Sanki o kapıdan girdiğin gibi çıkacaksın.. Benim bildiğim kader seni elimden alacak.. Ama tek umudum bu kadar hayattan silleyi yemiş benim senin gitmeyeceğine inanabiliyor olmam.. Gitmeyeceğini umabiliyorum.. Karamsar halimden eser yok.. Gitmez o diyorum bütün bildiklerime inat..

Senden bir tepki bekliyorum.. Gözlerine bakmaya çalışıyorum.. Gözlerin önünde.. Elindeki bardağı tutuyorsun ama içinde bira yok..Koca mekanda sadece bizim önümüzdeki küçük ışık yanıyor.. Diğer insanlar çoktan evlerine gitti bile.. Bi ikimiz kaldık.. Etrafımızı karanlık sarmış..

Sessizlik kulaklarımı koparacak.. Duruyorsun öylece.. Bilmiyorumne düşünüyorsun.. Belki hissediyorum ama hissetmemiş gibi yapıyorum.. Her zamanki gibi kendimi kandırıyorum..

----------------

boğazımda düğümlense de cümleler bunu söylemek zorundayım.. kısık bi sesle duraksaya duraksaya '' Gidecek misin ? diye sormayı başarıyorum.. Gözlerim dolmuş.. Omuzlarım yeniden ağrıyor gibi..

Birşey demiyorsun.. Ben de önüme dönüyorum.. Barmen gitmek üzere.. Geri dönüyor.. ikimize de bira koyuyor.. Sigarasını da alıyorum barmenin.. Paketten bir dal alıp önüne koyuyorum pakedi.. Bir dal alıyorsun.. Yakıyorsun.. Paketi geri önüme itiyorsun..











21 Ekim 2012 Pazar

güzel bir gün hikayesi

sessizliği bozmak istemiyorum.. gözlerim önümdeki çaybardağından göğe süzülen buhara takılmış gibi ama aklım nerelerde kim bilir.. hareketsizim..kendimi adeta dışardan izliyorum.. gözbebeklerimde en küçük bir kıpırtı yok dudaklarım büzüşmüş göz kapaklarım yarım açık.. elim çenemde.. diğer elim ise istemsizce sigara tutuyor gibi kendini boşluğa bırakıvermiş.. ne zamandır orda kendisi bile bilmiyor. ..

 bir derinden of çekiyorum.. bükük boynum dikiliyor, önüme düşmüş yağlı saçlarımı arkaya atıyorum.. çaydan bir yudum daha alıyorum.. gözüm sigara paketine ilişiyor.. elime alıp incelemeye başlıyorum.. dallar bir arada mutlu mutlu uzanmışlar.. birbir yanlarından koparıp aldığım arkadaşlarını yad ediyor, gidenlerle birbirlerine daha da sıkı sarılıp teselli arıyor gibiler.. aralarından birini daha çekip alıyorum.. farkediyorum ki aralarından eksilenler bir süre sonra onları ne kadar yanyana tutsa da aslında onları içten içten çaresizliğe mahkum ediyor.. paketten ayrılan her sigara bir boşluk açıyor.. bir süre sonra ise pakedin içi gidenlerle doluveriyor.. yazık.. belki ilk gidenler fazla farkedilmiyor .. fakat paketin içindeki bir sigara kaderini biliyor.. o paketten son arılacak olan sigara.. her giden dal en fazla ona koyuyor.. bu paket onun tiyatrosu sergilenen ise bir oyun.. ana karakter o.. ondan bir önce ayrılacak sigaraya sarılıyor her gidenle.. bir süre sonra yanlızlaşıyorlar başbaşa kalıyorlar pakette.. birbirlerine sımsıkı sarılıyorlar ama çaresizler.. önce iki yanlızdan birisi ayrılıyor paketten.. o son dalı yapayanlız bırakıp.. o son sigaraya o paket adeta mezar oluyor.. boş paketin duvarlarına çarpıyor onu aradıkça.. ve en kötüsü onun gidişine kimse üzülmüyor.. arkasında kimse yok.. yanıyor kendi kendine.. tek umudu ise o yanlızlığına eşlik eden son sigarayla aynı kültablasında buluşabilmek..

 aldığım sigara ise bunları düşünürken ellerimde can vermiş bile.. dayananamış içimden geçenlere yıkılmış.. külleri üzerime dökülmüş..

sonra birşeyler oluyor.. sessiz sessiz otururken birden bişeyler oluyor.. zaman ve mekan kavramı çoktan anlamını yitirmiş durumda.. ve 'sen' geliyorsun.. sessizlik yine aynı keskinlikte ve zihin bulandıracak seviyede.. ikimizin de çıtı çıkmıyor.. sanki ne sen beni ne de ben seni bekliyormuşum gibi.. sanki seni beklemiyormuşum gibi.. sanki seni beklememişim gibi.. sanki seni yıllardır özlemiyormuşum gibi sanki her an zihnimden geçenler sen değilmişsin gibi davranıyoruz..

 karşıma oturuyorsun.. ne yaptığını göremiyorum çünkü sana bakamıyorum.. bir duman daha alıyorum.. sana söz veriyorum şu sigara bittiğinde tüm gücümü toplayıp gözlerine bakacağım..

bu sigara neden bu kadar boğdu beni? ağır geldi..

sana bakıyorum.. ama bana bakmıyorsun.. gözlerin önünde boynun bükük değil.. derin derin dalmışsın birşeylere.. düşünüyorsun.. bana bakmazken sana uzun uzun doyasıya bakıyorum.. gözlerimle seviyorum adeta değmeden hissetmeden.. kokunu almadan.. birşey söylemeden.. umarım hissetmiyorsundur.. sonra bana bakıyorsun sen de.. bi an içimden gözlerimi kaçırmak geliyor.. yapmıyorum.. ben de bakıyorum.. uzun uzun.. sonra ağlamaklı oluyorum.. boynumu önüme büküyorum.. bilmiyorum.. dolu gözlerimle bakıyorum.. senin de gözlerin dolmuş gibi ama yüzünde minik bir gülümseme var.. ağlama dercesine masum.. gözlerim dolu gülümsüyorum.. saçma sapan bi hal alıyor yüzüm.. sen daha çok gülümsüyorsun..

 bana gülüyosun

 duruyoruz.. ikimizde duruluyoruz..

15 Ekim 2012 Pazartesi

belki de..



yine düşlere dalıyorum..

kendi ruhumu önüüme alıyorum.. ve tartışmaya başlıyorum.. gecenin bi saati..

cümlelerim bölük bölçük..düşüncelerim karmakarışık.. toparlayamıyorum..

bi hayalimde cennetteyim.. daha dünyaya yollanmamışım.. yapayanlızım.. melekler yanıma geliyorlar..bana kaderimin yazıldığını söylüyorlar.. ve elime eski püskü bir kitap veriyorlar.. okuyorum ve bitiriyorum..
melekler bana soruyorlar.. bu kaderle dünyaya gitmek istiyor musun..

ve gerçekliğime geçiyorum..
odamdayım..yine yapayanlızım.. saat gecenin 4ü, ağlıyorum.. yorgunum.. ölüyüm ama gömülmemişim.. hayalimde hala o kişi var.. hala içimdeki umut kıvılcımı yanıyor.. diyor ki bana karanlığın içinden sabret...geçicek herşey çok yakında.. ve sadece bu hayalle mutlu olabiliyorum.. inanıyorum ki güzel günler gelecek..

önceki hayalime devam ediyorum..

kaderi okuyorum.. meleklere soruyorum.. neden bu kadar acı bi hayat yazdınız bana ?? neden sürekli ağlıyorum ben.. neden sürekli acı çekiyorum.. neden bu kadar yanlızım.. neden gülemiyorum.. neden erkenden yıpranıyorum.. şu halime bakın hiç acımadınız mı bunları yazarken bana. okumaya devam et diyorlar.. okuyorum ve seni gösteriyorlar bana.. okuyorum.. okuyorum.. bitiriyorum..

melekler diyor ki.. sana mutlulukların en temizini verdik.. en güzelini.. en safını.. sana en güzel eşi verdik.. sen bu yüklerin altından ancak onla kalkabilirsin çünkü.. seni dünyaya yolladığımızda onu hatırlamayacaksın..unutacaksın.. ama sana düşlerde hayallerde bir umut gibi onu hissettireceğiz.. kaderinin o oldugunu elbette bilemeyeceksin ama umut edeceksin..

ve ben dünyaya geliyorum... ve her günümü her gecemi senle geçirmeye başlıyorum.. sadece hayalinle.. var olup olmadığını bilmeden bir umut yaşıyorum... seni bulduğumda sen de birşeyler hissedeceksin.. ve herşey güzel olacak.. bundan eminim..






5 Ekim 2012 Cuma

koca bir çocuk

evet o benim..

yaşına başına bakma.. boyuna falan.. sert görünüşüne bakma.. yılların eskittiği yüzüne yorgun gözlerine bakma.. o küçücük bir çocuk daha..

utanmadan ağlar bu çocuk.. yaşına başına bakmaz... annesinden ayrılmış çocuk gibi ağlar geceleri..

hayaller kurar.. çocukca hayaller kurar.. 20 yaşına gelmiştir ama o gerçek dünyayı bir türlü kabullenememiştir.. kendine bi hayal dünyası kurmuştur.. dünyadaki soluk renklere gözünü yummuş, elindeki bi iki tane pastel boyayla boyamıştır dünyasını... hala eline bi kağıt versen cin ali çizer.. sonra yanına bir cin ayşe.. onla ip atlar top oynar..

...

ben dünyayı kendi gözlerimden görüyorum.. ve böyle gerçekten çok güzel.. tertemiz.. biliyorum öyle değil bu dünya ama ben öyle olsun istiyorum.. öyle hayal ediyorum ve inandırıyorum kendimi..

çoğu zaman acı verse de hayallerde yaşamak.. en azından tertemiz bu hayaller... masum.. içinde en ufak bi karışıklık yok herşey apaçık.. renkler belli... insanlar gülüyosa gerçekten mutlu... güzel günler yaşanıyo.. ne biliyim.. arka fonda yumuşak bir piyano çalıyo..

....

bilmiyorum bunları okuyo musun ? ama bu hayal dünyamda yıllardır birini bekledim ben.. onu yarattım onla yaşadım onla sevindim onla üzüldüm.. gelicekti ve hiç gitmiycekti.. ellerimi sımsıkı tutucaktı.. ve bu hayal dünyasından gerçek dünyaya taşıcaktık.. eğer dedim ''o'' varsa ve gelirse..işte o zaman  bütün bu hayaller gerçekleşecek demekti..

birine hayatımı adadım.. sadece o ve ben ; ve bi ömür..

o sensin..





2 Ekim 2012 Salı

güzel bir gün hikayesi

arabamın eski teybinin saatine göre saat şu anda öğlen 2yi çeyrek geçiyor.. Az yolum kaldı.. 3 saattir arabadayım ve aralıksız sürüyorum..  Yol boş biraz daha hızlanıyorum..Bir sigara daha yakıyorum ve radyoda gezmeye başlıyorum.. Biraz kulak tırmalayan cızırtı seslerine tahammül ettikten sonra güzel bir istasyon buluyorum.. Ne ''tesadüf'' ki aynı anda birlikte dinlediğimiz parçalardan birisi çalıyor..

Sigaramı anlamlandıran bu şarkıya dikiz aynasına sıkıştırdığım fotografın sadece gülümseyebiliyor tatlıca.. Elinden başka birşey gelmiyor gibi, gözlerindeki bakıştan bunu anlıyorum.. Belki de ona bakıp arabanın içinde tek başıma şarkıyı söyleyişime gülüyor bilmiyorum...

Yolculuk böyle sürüp gidiyor.. Ve nihayet oradayım... Kaç sefer oldu bilmiyorum yanına geleli.. Arkamızdaki güzel günlere bir yenisini daha ekleyeceğiz bugün daha.. Ama içim hala kıpır kıpır heyecanlı sizin semtinize girerken..Heyecanlıyım.. .. Kaç zamandır planlamıştık zaten bunu.. Kapının önüne aracımı çekiyorum yine..
Seni arıyorum... Senin oturacağın yan koltuğun penceresini açıp senin camına gözlerimi dikiyorum.. O da ne..
Camdan çıkıyorsun gülücükler dağıtarak.. Şımarık şey seni nasıl da gülüyosun öyle.. İçimde senden çalma bir sevinç ben de gülümsüyorum.. Arabanın camından uzanmış sana bakarken içerden makineni getirip bir fotografımı çekiveriyosun.. Mutluluğum içime sığmıyor ..İlkgünkü gibi taptaze..

Hadi diyorum. Bi dakka diyosun.. Arabadan iniyorum ve seni bekliyorum..

Sonra kapıda beliriyorsun..

Koşuyorum yanına sarılıyorum sana.. Sımsıkı..

Öpüyorum yanağından masumca.. Yüzün iki elimin arasında gözlerine odaklanmışım gülümsüyorsun.. Çok tatlısın inan içim eriyor..

Sohbet ediyoruz oracıkta..Ellerin ellerimde. ve Sonra arabaya geçiyouz.. Oturuyorum.. Sana bi daha dönüyorum arabayı çalıştırmadan.. O pamuksu sesinle noldu be diyorsun şımarıkça gülümseyerek..
Kaçıncı buluşmamız ama hala elim ayağım birbirine dolaşıyor seni gördüğümde.. Napiyim..
Sonra bir yerlere gidiyoruz.. Biraz turluyoruz.. Akşam üstü oluyor..Bir banka oturup sahili izliyoruz beraber..
Elinde torpidoya sakladığım ve sana süpriz yaptığım çiçekler var hala ..

Sonra yatağın öbür tarafına dönüyorum resmini bir kenara koyuyorum..
Gözüm yaşarmış gibi..
Kalkıp bir sigara daha yakıyorum.. Karanlıkta gözlerin daha bir parlıyor..

25 Eylül 2012 Salı

saklı diyar (kısa hikaye)



bir zamanlar bir yerde kimsenin sırrını çözemediği ilginç bir diyar varmış.. uzun kalın duvarlarla çevrili bir bölgede kurulu bu diyar hakkında
çevresindeki insanlar çeşitli efsaneler uydururmuş.. kimse içeriye giremezmiş.. Koca kapısının önünde gözü pek askerler hiçkimseyi içeri sokmaz
saklı diyarı çevreleyen surların tepesindeki nöbetçi kulubelerindeki askerler gece gündüz nöbetlerine devam ederlermiş..
Zaten çoğu insan içeri girmeye teşebbüs bile etmezmiş.. Teşebbüs eden bir kaç kişiye ise asıl kapılar açılmaz sadece surların çevresi gezdirilirmiş..
Bu saklı diyarı çevreleyen duvarlara askerler, içeri hakkında insanlar fikir sahibi olsunlar diye resimler çizmeye başlamış..
Çiçek resimleri, koşar oynarken gülüşen minik çocuk resimleri, gökkuşağından daha renkli bahar bahçeleri falan derken dışardaki insanlar içeri hakkında
fikir sahibi olmaya başlamış.. İnsanların bilinçaltında o saklı diyar gayet güzel gayet iyi bi yer olarak kalmış hatta insanlar o resimlere bakar
içleri huzurla dolarmış..

fakat zaman zaman geceleri saklı diyardan bağrışlar çığrışlar feryatlar silah sesleri gelirmiş.. Yürek yakan acı inlemeler ve şiddetli çatışma sesleri duyulurmuş.. hatta bazen bu saklı diyarda çatışmalar
alevlenmiş ve dış dünyaya bomba kalıntıları düşmeye kol bacak yağmaya başlamış.
çevredeki insanlar hemen bölgeyi terketmişler.. anlam verememişler ve korkmuşlar.. sonra saklı diyarın tam merkezine bir direk dikilmiş ve bu direkten surlara siyah perdeler çekilmiş ve saklı diyarın gökyüzü ile
olan bağlantısı da kesilmiş.. perde sayesinde içerdeki bağrış çığrışlar çatışma sesleri feryatlar dışarı yansımıyormuş artık..

saklı diyarın komutanı yani bütün bu şeyleri yapan kişi güçsüz zayıf uzun boylu sürekli sigara içen biriymiş.. arada surlarla kaplı saklı diyarın ana kapısından çıkıp dışarı bakıyor sonra saklı diyara bakıp nöbetçileri
tembihleyip geri içeri giriyormuş..
içerde çok kanlı bir savaş varmış..  acılar denen çete, guruplar halinde saklı diyarda hüküm sürüyormuş.. umut denen fakir insanları zalimce katlediyorlarmış hayal denen küçük çocukların kafası kesiliyormuş..
saklı diyarın komutanı ilk zamanlar bu çatışmalarla başa çıkabiliyormul güçlü bir ordusu varmış.. umut denen vatandaşlarını koruyabiliyormuş.. sonra kader denen çete lideri müfrezesini kurmuş.. güçlendikçe güçlenmişler
sonra çatışmalar aşırı kanlı iğrenç bi boyut almış.. komutan askerlere çatışmaları boşvermelerini ve dış dünyayla diyarın arasına duvar kurulmasını emretmiş.. hiçbir komutan yenilgisini dünyaya göstermek istemezmiş..
zayıflığını içerdeki hüsranı kargaşayı dış dünyadan saklamak güçlü gözükmek istemiş duvarları kurdurarak..

neyse denildiği gibi  çatışmalar son zamanlar iyice artmış.. asker yetmezliğinden surların tepesine asker yerine asker kıyafetli korkuluklar dikilmeye başlamış komutan.. komutanın artık çaresi kalmamış..  fakat yine de
kapıları açmıyormuş.. çatışmalar yine bir gece amansızca sürerken saklı diyarın tepesinde bir uçak belirmiş.. kanadından dumanlar çıkıyormuş ve gittikçe alçalıyormuş.. askerler durumu komutana bildirmiş.. komutan nöbetçi
kulubesinin birine çıkmış ve üzerlerine gelen uçağı seyire başlamış.. askerler komutana emir halinde uçağı düşürebileceklerini bildirmiş.. komutan askerlerine durun demiş ve uçak gürültülü bir şekilde saklı diyara
tam tepesinden giriş yapmış.. komutan uçağın enkazına gitmiş ve uçağın pilotunu dışarı çıkarmışlar.. güzel genç bir kızmış uçağın pilotu.. komutan çatışmaların içinden kız ile birlikte korunaklı yere geçmiş..
çatışmalar hala sürüyormuş..

kız sonra kendine gelmiş.. komutan ile sohbet etmeye başlamışlar..
kız neredeyim ben demiş.. komutan saklı diyar demiş..
komutan bütün herşeyi o gece anlatmış.. sabah duvarları gezdirmiş.. gece çatışmalara birlikte şahit olmuşlar.. komutan kıza demiş ki saklı diyara dış dünyadan giren ilk kişi sensin.. ve saklı diyarın efsanesini anlatmış..
bir kişinin geleceğinden bahsetmiş.. ona saklı diyarın gizli odalarını gezdirmiş.. saklı sandığındaki resimlerle olan benzerliği göstermiş.. kızın gelmesiyle birlikte çatışmalardan sağ çıkabilmiş yaralı umut denen insanların
nasıl iyileştiğini göstermiş.. çatışmalar gün geçtikçe yavaşlamış.. askerler güçlenmiş çetelere karşı üstün gelmeye başlamış..

saklı diyarda herşey yolunda gitmeye başlamış kızın gelişiyle.. komutan kıza efsanelerdeki kişinin kendisi oldugunu saklı diyarı kurtaracak kişinin kendisi oldugunu söylemiş..  kız bu sorumluluğu alamayacağını söylemiş

gizli gizli uçağını tamir etmeye çalışmış.. komutan kızın uçağı tamir edişini o gece izlemiş.. askerlerine o gece emir vermiş ve kızın gidişiyle birlikte son kalan umutları da acılara bırakmadan yoketmelerini emretmiş..


23 Eylül 2012 Pazar

yazılmamış bir mektup


Nerden başlasam ne desem bilemiyorum.. Artık sana söyleyebileceğim cümlelerim bile tükendi..
Aslında yapmamız gereken tek şey susup hiçbirşey konuşmadan sadece bakışmak.. Biz susmalıyız ve gözlerimiz konuşmalı.. Açık seçik tertemiz..ama acı ki böyle bi imkan yok.. ve ben biraz daha bokun içinde çırpınmak debelenmek istiyorum.. Artık batmamın ya da çıkmamın hiç bi önemi yok benim için..
Elimden tutar mısın artık emin değilim.. Yanlızlığının getirdirdiği acılara ilk zamanlar ağlıyordum, dayanamıyordum.. İntiharı düşünüyordum ama bu imkansızdı.. Çünkü senden emin değildim sana bu acıyı yaşatmak isteyemezdim..Hayatımda tek sorunum sen mişsin, buna sen sebep olmuşsun gibi düşünebilirdin..  Sen sadece son darbeyi koydun bana.. Tek umudumu söndürdün.. Tek umudum sensin bunu biliyosun.. Şuan hayatta olmamın en büyük sebebi hala sensin.. Yaşıyor oldugunu bilmek beni yaşatıyo çok acı.. Ne yaptığını ne düşündüğünü ne yapacağını bilmeden.. Sadece nefes aldığını bilerek yaşıyorum.. Ne yaptığın beni sevdiğin sevmediğin kafandaki planların hedeflerin hayatına benden sonra girecek insanlar hiç umrumda değil.. Neyse i İyi ki de intihar etmemişim.. Ben o eski günlerdeki seni hayalimde yaşatıp anılara geri dönüş yaparak yaşıyorum.. Sevgiye olan açlığımı anıları ısıtıp ısıtıp yiyerek gideriyorum.. Eski tadı yok tabi.. Ama inan yetiyolar ve bir ömür yetecekler..  Sana dediğim gibi.. İçimdeki iyimser ile kötümser gidişinle beraber delicesine kavga ediyor.. Bazen birisini dinliyorum bazen birisini.. Aklım karmakarışık.. Ölseydim hayata devam edeceğini düşünmek hem acı veriyor hem de mutluluk..  O gece ölseydim şuan yaklaşık 3 hafta olacaktı ve sen yine bu gece uyuyo olacaktın.. Ruhum yanında olurdu belki sen uyurken burnuna bi öpücük kondururdu.. .. Neyse

Hayat sensiz anlamsız.. Ama anlama gerek yok hayatım zaten anlamsızdı.. Sen anlamlandırdın ve gittin.. Alıştığım şey bu..

Geceler sensiz bomboş.. Ama doluluğa gerek yok.. Hayatım zaten bomboştu.. Sen doldurdun bi boşluğu ve o boşluk sen gittim sansan da dopdolu ve hep öyle kalacak. Seni sevmem için sana ihtiyacım yok.. Biliyosun yıllarca hayalini sevdim ben.. Artık en azından fotograflar var.. Bazen hastalıklı beynimin aşırı gerçekçi detaylı kusursuz kurdugu hayallerle karıştırmaya başladığım, acaba ben bunları cidden yaşadım mı yoksa o hiç yoktu ve ben hastalığı ilerlettim mi ? diye sordugum anılarım var..

En azından yüzünü biliyorum.. En azından sesini biliyorum ismini biliyorum.. En azından senle gülüştük.. En azından birbirimize seni seviyorum dedik.. Hayaller kurduk en önemlisi.. Bunlar bile yeter bana..
O yaşadığım mutluluğun daha fazlası belki haramdı bana belki de haketmiyordum..

El içim, aynadaki yüzüm, neyse...

Hikayemiz hala beni etkiliyo.. Hala işin içinden çıkamadım.. İlk günden beri düşünüyorum ama çıkamadım..
Ayrı yerlerde aynı şeyleri hissetmiş acı çekmiş yanlız kalmış üzülmüş ağlamış ölmek istemiş birbirini aramış iki insan ve üstüne üstlük 100.000 insanda bir görülen çizgiye sahip iki kişi.. Bir elmanın iki yarısı gibi sağ ve sol ellerde.. el ele tutuşmak için yaratılmış ve kodlanmış iki el.. Yıllarca birbirini aramış iki kalp ve bulduklarında birbirlerinden emin olsunlar diye gönderilen işaretler.. ve bu işaretleri benim bilmem.. keşke sen de ben gibi hayal etseydin beni.. Ben hayatın koşuşturmacasına giremediğimden hep seni düşündüm.. sana çok kafa yordum yıllarca, sana suç bulmuyorum asla beni düşünseydin diye...

Beni bilirsin hayalperestim.. Pis duvara attığım pembe boyaya odaklanarak yaşıyorum.. Altındaki lekeleri görmemeye çalışıyorum.. Kendime yarattığım dünya ve sakladığım gerçekler ile mutlu oluyorum..

Toparlamam gerekirse toparlamıyorum.. Dağınık kalsın herşey.. Beni anlayacaksın umarım.. Hissediyorsun beni.. Gerçekleri görüyosun.. İçindeki sevgiyi küçültmeye bastırmaya çalışıyosun.. Yapamazsın uğraşma..
Ben seni tertemiz sevdim.. Ne yaptıysam sana olan sevgimden yaptım.. İlk akşımdın ilk aşkımsın..Tek olacaksın.. Bunu biliyosun..

15 Ağustos 2012 Çarşamba

yanlızlık hakkında

yanlızlık güzel bişeydir.. ama elbetteki alıştıktan sonra.. yani bu yanlızlık denen illeti kabullenmek ve özümsemek lazım.. ruhuna sinmesi lazım.. bunu bilebilmenin birkaç basit yolu var ..
şöyle ki;

- kalabalıkta sıkılma ve kaçıp tek başına sessiz bi yere geçme isteği var mı ? (bakın bu tek başına kalma ve sessizlik isteme terimini çok kullanıcam.. bu yanlızlığın altın değişmez kuralıdır.. )
- arkadaş ortamında sessizleşme, konuşmaları sadece dinleme konuşmaya katılmama varmı ?
- etrafınızda hiç dostunuz yok mu ?
- sizi seven bi allahın kulu yok mu ?
- umrunda olduğunuz dünyada bi tanecik insan yok mu ?
- ölsem cenazemi çekirdek ailem kaldırır, gelen olmaz diyo musunuz ?
- insanların çoğul yaptığı ve çoğul yapmayı sevdiği şeyleri siz yanlız yapıyor ya da yapmıyor musunuz?

 bu sorunlara cevabınız evet ise ; evet, siz yanlızsınız.. fakat her şey gibi yanlızlığın da dozları var.. kısa süreli yanlızlık uzun dönem yanlızlık sonsuza kadar yanlızlık gibi..
benim uzmanlık alanım sonzuza kadar yanlızlık (ingilizce:forever alone)

bu durum kısaca hayata tek yollanmak, hayatı yanlız yaşamaktır.. cast away filmindeki tom hanks gibi topa kaş göz çizip onla konuşma, yanlızlıktan evde bulunan herhangi uçan böceği sineği yakalayıp şişeye koyup onla dertleşmeye kadar şiddeti olan bi bu durumdur.. çok kısa sürede depresyonla kanka olur yanlızlık

romantik filmlerden nefret edilir, yolda çift görmeye dayanılmaz.. sigara tek dost olur.. alkol içilir depresyon hapları yutulur.. intihar düşünceleri gelir akla.. çünkü hayatınız gerçekten değersizdir.. çoğu zaman aile akla gelir yanlızlıktan onlara öyle bi bağlanılmıştır ki onları üzmeye kıyamaz insan ve devam eder hayata isteksizce.. miskinlik yapar.. hayatınız tekdüze olduğu için artık gündüzleri uyanık olmanızın bi manası yoktur ve gece oturup boş boş düşünülür sabaha karşı yatılır (el ağız leş gibi sigara kokarak) ve akşam üstü 4-5 gibi kalkılır..

yanlızlığı anlamak zordur.. ama bir defa anladıysan da , ömür boyu onunla olacaksın demektir, ama arada sırada, ama sürekli. yanında olacaktır yalnızlık her zaman, sıkı bir dostun gibi, annen gibi, kardeşin gibi.

hayal kurmak biz yanlızlar için bulunmaz nimettir.. hayallerin limiti yoktur ve mutlu olmamızın tek yolu budur.. sürekli papatya tarlalarında birisiyle koşulur, birisiyle sahilde oturulur öpüşülür, sevgi sözleri söylenir birinin yüzüne ama o kişinin yüzü o hayallerde olmaz çünkü bu hayalleri kuracak biri yoktur.. yanlızdır o adam amk hem de dibine kadar.. bazen bi araba yolculuğu hayal edilir başbaşa bazen bisiklet.. fakat bu hayaller de genelde saçmadır.. kişi depresyon ve yanlızlığın pençesinde ölümüne karamsar olduğu için hayallerde de genelde bu yanlızlık etmenleri sırıtır. mesela birisyle arabada giderken kurulan hayalde arka planda anathemadan lost control çalar..bazen ahmet kayadan nerden bileceksiniz çaldığı bile görülmüştür.. elde sigaralar olur.. genelde hayalde yaratılan insan da ölümüne yanlızdır ve bu yanlızı bulmuştur.. hayal buya sınır yok. mantık yok kime ne özgürsün istediğini kur amk.. o hayali şahısla genelde alkol alınır.. ağlanır.. sonra şöyle bi hayalden uyanılır.. offf be der yanlız adam.. bi sigara yakar.. bi küfür savurur hayata en pisinden.. düşüncelere dalar tekrar

 biz yanlızların da işi çok zordur..
biz yalnızlar; dünyanın yoksul insanlarıyız. soframızda paylaşacak ne sevgimiz ne dostlarımız var ya da içki masasında şerefine kadeh kaldıracağımız mutluluklarımız. bir sokak satıcısından aldığımız çeyrek ekmek arası birkaç parça bayat umut ve yanında bir iki yudum mutluluktur tüm sahip olduklarımız. elimizde arda kalan yıkık dökük tek göz ahşap bir hayaldir yarınlarımızda umduğumuz... biz yalnızlar; hayatımızda sadece üç mevsim yaşarız. sonbaharda sararıp dökülen yaprakların hüznünü yalnızca biz paylaşırız ya da kışın eldivenimize konan bir kar tanesini yalnızca biz hayretle inceleriz ve ilkbaharda yağan nisan yağmurlarının kokusunu yalnızca biz doyasıya içimize çekeriz çünkü yaz yasaktır bize. üstümüzde ışıl ışıl parıldayan mutluluk yalnızlığımızı kamaştırır korkarak kaçıp bir gölgeye sığınırız umudumuzu serinletmek için. o yüzden yalnızca üç mevsim yaşarız ve yazdan yoksun kalır umut doluğu yüreğimiz...

 biz yalnızlar; platonik aşkların köleleriyiz. her güzel gözü süzer her tebessümü seçer her masum ifadeyi sahipleniriz. bizim için karşılıksız aşk yoktur; bazen bir iki damla gözyaşı bazen birkaç sözcük boğazımıza düğümlenen umut ve kalbimizde yalnızlığın burukluğuyla her aşkını karşılığını kendimizde buluruz...

 biz yalnızlar; aslında zavallı insanlarız. çünkü sevgi ve sevgiliyle bizi ayıran demir parmaklıklar arasında bencilliğe mahkumuz ve aşk gibi ölümü de başımızı sevgilinin omuzlarına yaslayıp değil; yıkık dökük tek göz ahşap hayalimizin tavanına düğümlenmiş eski püskü bir halatın ucunda bekleriz.

kendini çözmeye çalışmak

fotograflardaki beni görünce gerçekten acıyorum.. kendime genelde acırım bu benim için olağan bişey fakat bu biraz farklı bi durum.. 
diyorum ki kendi kendime ayna karşısında.. yazık ettin lan.. gerçekten yazık ettin.. neden üzgünsün neden yanlızsın.. sonra aynanın karşısından çekilip bi yere oturuyorum..  paketten bi sigara daha çıkarıyorum saate bakıyorum.. saat yıllardır hep gece ya 4 ya da 5.. yakıyorum.. her gece yaptığım konuşmayı tekrar başlatıyorum..
sanki elimdeydi amk.. sanki mutluluk böyle geldi de elimin tersiyle ittim.. değerini bilmedim.. yok ki mutlu olabileceğim bişey yok.. yarın da aynı gün doğacak 10 yıl sonra da aynı gün doğacak benim için.. biliyorum.. o kadar saçma bi durum ki bu.. 
şimdi diyebilirsin ki okuyan ben de mutsuzum ben de monotonum sen neyi zırvalıyosun..
orada durucaksın !!!
işte orda durucaksın ..
değilsin..
benim gibi 3 yıl boyunca neden yanlızım diye uykusuzluk çektin mi ?
baharı yazı kışı farketmeden bütün günlerini büzüp büzüp çöpe attın mı ? 
her gün aynı bant kaydına uyandın mı.. aynı..
ben kendimi bildim bileli bu karanlığın içindeyim.. gittiğine üzüleceğim birisi olmadı lan..  birisi de demedi ki 5 yıldır nasılsın napıyosun ?? 
sen neyin derdindesin.. bir el bu eli tutmadı bir insan omzunu yaslamadı omzuma.. kimse sevmedi amk işte beni sevmedi.. sevmeyecek de.. biliyorum.. 
şimdi diyosun ki sorunlusun..
sorunluyum amına koyim tabiki de.. 
ne sandın.. 
bi insan bunları çeker de sorunlu olmaz mı ??
ben keyfimden içiyorum o ilaçları.. 
ulan ne biçim bi kaderim varmış..
kimse bana ilahi adaletten metafizik şeylerden bi güçten peynir ekmekten bahsetmesin..
yok varsa da bana yok.. yok işte..
neyse.. ilkgünden bu kadar yeter.. daha çok devam edicem.. iç dolu kafa gidik..